ARAŞTIRMA DİZİSİ
1 DİL VE KÜLTÜR
Türk Dili, Türkiye Selçukluları çağında Orta Türkçe tarihi devrini yaşamaktadır. Orta Türkçe iki kotlan gelişme göstermiştir: Doğu Türkçesi ( Uygur-Karahanlı (Hakimiyet), Batı Türkçesi ( Selçuklu ve Osmanlı sahaları).
XIII.yüzyıldan itibaren Kuzey Türkçe edebi şivesi (Kıpçak Türkçesi ) oluşmaya başlamıştır.
Türkiye Türkçesi’nin XV. Yüzyıla kadar olan gelişmesine Eski Türkiye Türkçesi adı verilir. Bu devir, Selçuklu Türkçesi ( XIII. y.y.) ve Osmanlı Türkçesi ( XIV.—XV. Yüzyıllar ) şeklinde bölümlere ayrılır.
İslamiyet’in kabulünden sonra Türk Dili, şiddetli dış tesirlere açık olmuştur. Aydınların Arapça ve Farsça’yı yüceltmeleri Türkçe’nin gelişmesini bir süre engellemiştir. Türkiye Selçuklularında, Arapça ve Farsça Türkçe’nin yanında geniş bir alanda kullanılmıştır. Arapça’nın Kur’an dili olması ona itibar ve ilim dili olarak yaygınlık kazandırmıştır. Selçuklularda önemli yüksek dereceli memurların Fars asıllı olması, Farsça’nın edebiyat dili olarak benimsenmesi sonucu devletin yazışma dili olarak Farsça’nın kabul edilmesine sebep olmuştur. Fakat, Türkçe konuşmadili olarak saray dahil her tarafa hakimdi. Bunun yanında, geniş halk kitleleri Türkçe edebi ürünlerini vermeye devam etmiştir. Türkiye beylikleri döneminde ise Türkçe her sahada kullanılmıştır. Karamanoğlu Mehmet Bey’in 1277 yılında Türkçe’nin her yerde kullanılmasını emretmesi ile Türkçe devletin resmi dili olmuştur. Devlet yazışmalarının Arapça ve Farsça yapılması, Türk aydınlarının Farsça yamaları karşısında Mehmet Bey, milli şuurla davranarak şu şekilde ( Türkçe dışında konuşmayı yasaklayarak) tepkisini ortaya koymuştur. Osmanoğulları bu geleneği devam ettirerek Türkçe’nin devlet dili haline gelmesini sağlamışlardır.
Bu devirde yetişen ve yüzyıllarca aydınları etkileyen önemli şahsiyetlerin başında Mevlanave yunus Emre gelir: Mevlana Celaleddin Rumi Farsça yazmıştır. Tasavvufun en büyük isimlerindendir. Şiirlerinde insanlığın evrensel değerlerini İslami ölçüler çerçevesinde işlemiş, bu bakımdan her dine mensup insan tarafından sevilmiştir. Mevlana’nın ailesi, Moğol baskısı sonucu Horosan’dan Türkiye’ye gelmiştir. Çok iyi eğitim gördü. Dini ilimlerin çeşitli alanlarında zirveye ulaştı. Tasavvuf ve şiir alanlarında gerçek şöhretini yakaladı. En büyük tasavvıflardan kabul edilir. Çeşitli eserleri yanında Divan-ı Kebir adlı mesnevi, Türk aydınını yüzyıllarca etkilemiştir.
Yunus Emre tasavvuf çizgisinde yetişmiş büyük şairlerimizdendir. Türkiye’nin göçler ve Moğol saldırıları sonucu yıpranmış, dağılmış, kavga ve kargaşa içinde düşerek yoksullaşmış insanına Yunus’un şiirleri bir mehlem gibi gelmiştir. O; birliği, kardeşliği ve sevgiyi işlemiştir. Hacı Bektaş ocağında yetişmiştir. Türkçe’nin en büyük şairlerindendir. Türkiye’de dağılan birliğin yeniden kurulması düşüncesinin temelleri, Yunus ve O’nun yolundaki mutasavvıf şairler tarafından atılmıştır. yunusEmre’nin arı- duru bir Türkçe ile yazdığı şiirler bugünde zevkle okunmakta, ilahiler coşku ile dinlenmektedir. Ahmed Yesevi’nin hikmetleri ile Yunus Emre’nin ilahileri konu ve tema bakımında şaşılacak derecede benzerlik taşımaktadır. Halkın Hak âşığı dediği Yunus Emre, gelişen Türk Edebiyatı’nın her türünü derinden etkilemiştir. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde mezarının olduğunun iddia edilmesi (13 makam ) O’nun ne derece sevilip benimsendiğinin bir göstergesidir.
BİLİM VE SANAT
A-BİLİM
Türkiye Selçukluları ilme, sanata ve islamiyet’e yaptıkları hizmetlerle Türkiye’yi devrin en ileri ülkesi haline getirmişlerdir. İlme ve ilim adamına önem verilmiştir. İlk medrese Dânişmendioğlulları tarafından Niksar’da açılmıştır.zamanla Türkiye’nin her tarafı medreselerle donatılmıştır. Özellikle Sultan I. Alâeddin Keykubâd, ülkesini medeniyetin zirvesine taşımıştır. İlmî eserleri sık sık okumasıyla dikkati çeken sultan; şair, ressam ve sanatkâr ( oymacı)dır. İlmi, ilim adamlarını ve sanatkârları korumuştur.
Bu devirde birçok ilim dalında eserler verilmiştir. İbn-i Bibi ( XIII.y.y.)’nin Türkiye Selçukluları hakkındaki eseri önemlidir. Sipehsalar Ferîdun bin Ahmed’in Menâkıb’ı ve Ahmed Eflâkî (- 1360) nin Arifler’in Menkıbeleri (Menakıb’ül-Ariflerın) önemli tarihi kaynaklardır. Ayrıca dini ilimlerde ( kelâm, tefsir), müspet ilimlerde ( tıp, fizik) ve matematikte önemli gelişmeler görülmüştür. Bu gelişmeler, Türkiye’de yetişen bilginlerin yanında Türkiye dışından ( Türk ve diğer Müslüman ülkelerden) gelen bilgilerin çalışmaları ile ortaya çıkmıştır.
Artuklu Beyliği’nin hizmetinde çalışan Cezerî ( Ebu’l İz) (XII. Yüzyılın sonu-XIII. yüzyılın başı) mekanik alanındaki araştırmaları ve görüşmeleri ile sibernetik ilminin temelini atan bilgin olarak değerlendirilir. Mekanik konusundaki eserini, Emir Nasirüddin Mahmud’un emriyle yazdığını bildirmektedir. Eser, ilim tarihi bakımından son derece önemlidir.
B- SANAT
Türkiye Selçuklu sanatının kökleri Orta Asya Türk sanatına dayanır. Büyük Selçuklular, İslam Medeniyeti çerçevesinde, Türk Sanatını geliştirip zirveye taşıdılar. Türkiye Selçukluları da Büyük Selçuklulardan drevraldıkları bu sanatı Türkiye’nin her köşesine yaydılar. Moğol istilası ile duran Türk sanatı, beylikler zamanında meyvelerini vermeye devam etti.
Türkiye Selçuklularında ve beyliklerde mimari eserler hemen dikkati çeker. Bu eserler İslamiyet’ten önceki Türk mimarisinden (Uygur) izler taşır. Bu bakımdan Türkiye Selçuklu mimarisi Uygur-Gazneli-Büyük Selçuklu çizgisinden gelişmiş, hükmettikleri bölgelerin mahallî unsurları ile beslenmiştir.
Selçuklu sultanları Türkmen beyleri ve devlet adamları, genellikle, vakıf yoluyla çeşitli, mimari eserler yaptırmışlardır. Türkiye Selçuklu mimari ferahlatacak bir plan üzerine yükseltilmiştir. Çeşitli süslemelere ( hat, oyma, bitki ve hayvan, hatta insan tasvirleri, geometrik düzenlemeler) yer verilmiştir. Kubbeler, büyük otağları andırmaktadır.
Bir daha ki sayımızda Türkiye Selçukluları döneminde Diğer Sanatlar ve Yüzyılın Başında Yakın Doğu ve Avrupa
Kaynak; Türklük Bilgisi, TÜRKAR, Türk Metal Sendikası Araştırma Bürosu
Yrd. Doç. Dr. Ali GÜLER
Yrd. Doç. Dr. Sat AKGÜL
Atilla ŞİMŞEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder