8 Ağustos 2011 Pazartesi

MİLLİ ŞUUR ve MİLLİ HAFIZA


MİLLİ ŞUUR ve MİLLİ HAFIZA

Fertlerin olduğu gibi,  milletlerin de şuur ve hafızası vardır. 5000 senelik bilinen bir mazisi olan Büyük Türk Milleti; tarihinin en köklü, en teşkilatçı, en savaşçı ve yine en merhametli , en adil milletlerinden biridir.

Sahip olduğu fazilet ve meziyetler, milletimizi diğer milletlerden ayrı ve farklı kılmıştır.

5000 senelik bir mâzisi olan Türk Milletinin tabî olarak engin bir tarihi ve kültürü olmuştur.
Ecdadımız tarihi ve kültürel değerlerimizin idrâkiyle büyük bir millet olmayı ve büyük bir millet kalmayı başarabilmiştir. Bunu ise hafızası kuvvetli Türk aile büyükleri nesilden nesile aktara gelmiştir.

Mâlum “hâfızaâ-i Beşer, nisyan ile malûldür ancak asla unutulamayacak olaylar vardır ki; bunlar bizi biz yapan değerlerimiz ve şanlı geçmişimizdir.  

Milli Tarih, Milli Kültür ve Milli Ahlak bizim hafızamızı oluşturarak, milletimizi şuurlu bir hale getirmektedir.  Hafızası olmayanın şuuru da olmaz.

Hülasa; gelecekte büyük ve güçlü devlet olma mefkûresine (idealine ) sahip Türkiye’de milli şuur ve hafızanın kuvvetli olması hedefe varmak için kaçınılmazdır.

 Çünkü, geçmişine dair bilgi ve idrâk sahibi olamayanların geleceğe yönelik eylem ve söylemlerde bulunmaya potansiyeli yetmeyecektir. Bu hafıza hem milletimizin fertlerinde hem de devletin yöneticilerinde bulunmak zorundadır.

Türk’e düşman dış ve iç unsurların tarihimize, kültürümüze, dilimize ve ahlâki yapımıza saldırıları farklı bir mevzûya bahistir.

Aslolan Yüce Milletimizin birbirine sımsıkı bir şekilde sarılması, tarihi gerçeklerin, milli ve manevi değerlerimizin bilinciyle dosta-düşmana karşı birliğin ve dirliğin en güzel örneğini sergilemesidir.  Yok, eğer milli birlik sağlanamazsa, fertler milliyetçi değil de ferdiyetçi bir duruş sahibi olurlarsa işte o zaman düşmanların ekmeğine yağ sürülmüş olunur.

Tarihi hafızamızı yoklarsak, birlik olan Türklüğün cihana hükmettiği, ayrı kalan Türklüğün yok olup gittiğini hatırlarız.

1 yorum:

  1. Milletimiz, kültür emperyalizminin tuzağına düşmüş milli ve manevi değerlerden, sevgi ve gönül bağından neredeyse kopma aşamasına getirilmiştir.
    Milli ve manevi değerlerimizi savunmanın gericili olarak malûm çevreler ve medya tarafından lanse edilmesi de özellikle gençliği etkilemekte, bunun sonucu ise; diline, maneviyatına, kimliğine, kültürüne ve gündeme yabancı bir gençlik, yabancı bir toplum inşa edilmektedir.

    YanıtlaSil